Terörle Mücadele Kanununda da belirtildiği üzere terör; cebir ve şiddet kullanarak, baskı, korkutma, yıldırma, sindirme ve tehdit yöntemlerinden biri ile Anayasada belirtilen Cumhuriyetin niteliklerini siyasi, hukuki, sosyal, laik, ekonomik düzeni değiştirmek, devletin ülkesi ve milleti ile bölünmez bütünlüğünü bozmak, Türk Devletinin ve Cumhuriyetinin varlığını tehlikeye düşürmek, Devlet otoritesini zaafa uğratmak veya yıkmak veya ele geçirmek, temel hak ve hürriyetleri yok etmek, Devletin iç ve dış güvenliğini, kamu düzenini veya genel sağlığı bozmak amacıyla bir örgüte mensup kişi veya kişiler tarafından girişilecek her türlü suç teşkil eden eylemlerdir. Özellikle 11 Eylül 2001 tarihindeki ABD’ye karşı yapılan terör saldırısından sonra ülkelerin teröre bakış açısı değişmiş, terör ve terörizme karşı diğer dünya ülkelerini de değişik tedbirler almaya yöneltmiştir.
Ülkemizde ise gerek bölücü özellikle PKK KONGRAGEL gerekse diğer din esasına dayalı terör örgütleri özellikle El Kaide, Hizbullah vs. faaliyetlerini arttırmış, Türkiye Cumhuriyeti Devleti de terör örgütlerine karşı mücadele etmek amacı ile yasal düzenlemeler gerçekleştirmiş, bu kapsamda 12. 04. 1991 tarihinde 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanununu çıkarmıştır. Bu yasa daha sonra 29. 06. 2006 tarihinde değişikliğe uğramıştır. Ayrıca gerek 765 sayılı TCKda gerekse 01. 06. 2005 tarihinde yürürlüğe giren 5237 sayılı TCK’da terör amacıyla işlenen suçlar ve terör örgütlerine yardım ve terör örgütü üyeliği suçları düzenlenmiştir.
Gerek günümüzdeki teknolojik gelişmeler, gerek terör örgütlerinin yapılarındaki değişiklik gerekse günümüzdeki insan hakları temelinde yaşanan gelişmeler yukarıda anılan kanunlarda değişiklik yapılması zorunluluğunu doğurmuştur. İşte bu değişiklikler uygulayıcıda tereddütler oluşturmuştur. Özellikle yapılan kanun değişiklikleri sonrasında mahkemelerce verilen kararların ve yapılan yargılama faaliyetinin istikrar kazanması ve uygulama birliğinin sağlanması bu kapsamda içtihat niteliği kazanması uzun zaman almıştır.