İnsanlık tarihinin büyük kısmını avcı-toplayıcı olarak geçiren atalarımız, tarım devrimiyle birlikte yerleşik hayata geçmiş; M.Ö. 4000'lerde Sümerler ile birlikte ilk kent devletlerinin temelleri atılmıştır. Bu noktadan itibaren devlet, krallıklardan imparatorluklara, feodal düzenden ulus-devlete kadar farklı biçimlerde varlığını sürdürmüştür. Ancak tüm bu çeşitliliğe rağmen, "devlet" dediğimiz örgütlü siyasal yapının nasıl ve neden ortaya çıktığı hâlâ insanlık tarihinin en büyük sorularından biridir.
Bu soruya yanıt arayan düşünürler arasında, toplum sözleşmesi kuramcıları özel bir yere sahiptir. Thomas Hobbes, John Locke ve Jean-Jacques Rousseau; insan doğasını merkeze alarak, doğa durumundan devletli topluma geçişin gerekçelerini tartışmışlardır.
Bu kitap, Hobbes ve Rousseau'nun doğa durumu tasvirlerini evrimsel psikoloji perspektifiyle yeniden yorumluyor. İnsan davranışlarının kökenlerini, avcı-toplayıcı atalarımızın evrimsel adaptasyon ortamında şekillenen psikolojik mekanizmalara dayandıran bu yaklaşım, devletin kökenine dair klasik felsefi sorulara çağdaş bir bakış sunuyor.
Korku, iş birliği, güven ve rekabet gibi insana özgü duyguların evrimsel temelleriyle birlikte, "Neden devlete ihtiyaç duyarız?" sorusu yeniden ele alınıyor. Böylece, insan doğasının binlerce yıllık evrimsel mirası ile siyasal düzenin doğuşu arasındaki bağ bütüncül biçimde tartışılıyor.