Devlet olgusu ile yaşıt olan devlet başkanlığı kurumu, Aydınlanma Çağı ile birlikte kuramsallaştırılarak siyasal sistemlere göre farklı sözcüklerle ifade edilmeye, siyasal sistemin uyumlu bir unsuru olarak anılmaya başlamıştır. Bir cumhuriyet rejimi öngören 1924 Anayasası'nda devlet başkanının karşılığı ise cumhurbaşkanıdır. Devlet başkanının tarafsızlığı, modernleşme ve demokratikleşme ile birlikte dünya siyasetinde önce bir tartışma konusu, ardından ise bir gereklilik haline gelmiş olup, birden fazla boyutu olan bir meseledir. Tarafsızlık, dışsal anlamda sadece tarafsız davranmayı ve şeklen tarafsız durmayı ifade edecek şekilde somut parametrelerle sınanabilir ve basitleştirilebilir bir nitelik olarak düşünülebilirse de, aslen saik ve moral gibi içsel meseleleri temel aldığından, bu yönüyle öznenin değer yargılarından beslendiğinden ötürü de bir o kadar derinlik arz etmektedir.
Bu çalışmada tarafsızlık kavramı tanımlanacak ve çalışmanın temelini oluşturan 1924 Anayasası'nda cumhurbaşkanının tarafsızlığı meselesi; gerek tarafsızlığın 1924 Anayasası'nın lafzı ile ruhunda (dolayısıyla benimsenen siyasal gelenekte) herhangi bir yerinin olup olmadığı anayasal açıdan sonuçlarıyla değerlendirilecek, gerekse 1924 Anayasası döneminde cumhurbaşkanlığı yapmış olan Mustafa Kemal Atatürk, İsmet İnönü ve Celal Bayar'ın cumhurbaşkanlığı dönemlerinde tarafsızlık meselesinin cumhurbaşkanlarınca ve kamuoyunca nasıl algılanmış olduğu ve bunun sonuçlarına değinilerek detaylıca incelenecektir. Günümüzde yapılan anayasa tartışmalarına dahi sıkça konu olan cumhurbaşkanının tarafsızlığı ilkesinin Türk anayasal tarihindeki serüveni ve vazgeçilmesi mümkün olmayan bir kazanım haline hangi koşullarda geldiği çalışmanın bütününde irdelenecektir.