Medeni usul hukukumuz, belirli hallerde taraf iradesini yargılama sürecinde üstün kılmış ve bunun sonucunda ise taraflara birtakım yetkiler ve haklar tanımıştır. Taraf iradesine tanınan özerkliğin yansımalarından biri de HMK m. 193 ile öngörülmüş olan delil sözleşmesidir. Bahsi geçen hüküm, taraflara, delil sözleşmesi yaparak yürütülecek ispat faaliyetinde başvurulabilecek delil veya delilleri seçebilme imkânı tanımaktadır. Delil sözleşmesi, yarattığı etkiye göre iki türe ayrılır ve bu türlerden biri, çalışmamızın konusunu teşkil eden münhasır delil sözleşmesidir.
Münhasır delil sözleşmesi, sözleşme konusu hususun yalnızca sözleşmede öngörülen belirli delil veya delillerle ispatlanabileceğine ilişkin bir usul hukuku sözleşmesidir. Taraflar gibi hâkimi de bağlayan münhasır delil sözleşmesi, bu yönüyle epey eleştirilmiştir. Söz konusu eleştirilerin temelinde ise münhasır delil sözleşmesinin tarafların ispat hakları üzerinde yaratacağı sınırlandırıcı etki ve HMK m. 198/1 ile hâkime tanınan delilleri serbestçe değerlendirme yetkisine taraflarca müdahale edilip edilemeyeceği yer almaktadır. Üç bölümden oluşan bu çalışma ile münhasır delil sözleşmesinin çeşitli doktrinel görüşler ve yargı kararları ışığında detaylı olarak incelenmesi ve bu inceleme sonucunda sözleşmenin kapsamı, niteliği, etkisi, türleri, uygulanması, denetlenmesi gibi hususların somutlaştırılması hedeflenmiştir.